
Biliyorum, görüyorum ve en güzeli de hissediyorum. Her yerdesin, nereye baksam senden parçalar var. Ne olurdu bir kerecik gülseydin? Gözden çıkardım, istemiyorum dedikçe de inadıma yapar gibi gülüyorsun. Yalnız kalmaktan mıdır nedir, kendi kendime konuşur oldum. Bekliyorum ve yine bekliyorum sen de gelmiyorsun. İnat ettim, beklemiyorum ama o zaman da gelmiyorsun. Öyle mi? Öyle! İnkâr etme, hayır yüzüme bak, gözlerimin içine bak. Ya da dur, o kadar da bakma. Ben bakamam o zaman. Bakmayayım ama sen bak. Şimdi iyi dinle beni…
Yürüyorum ama gidemiyorum. Koşmayı deniyorum, insanlara çarpıyorum ve bazen de düşüyorum. O zaman çok utanıyorum işte. Ah bir bilsen ne hallerde kalıyorum. Yaramaz çocuklar gibi oradan oraya koşuyorum. Merdiven kenarlarından kayıyorum, yağmurlardan saçlarım ıslanıyor, kötüsü budur ki üşüyorum o durumlarda. İyi olan tarafı yağmur yağarken kimse beni yargılamıyor. Herkes kaçıyor, ben kovalıyorum. O kocaman siyah şemsiyelerinizden başınızı azıcık kaldırıp etrafa bakarsanız beni görebilirsiniz. Sizi ısırmam merak etmeyin. Kafam karıştı, galiba ısırabilirim. Dikkatli olmanızı öneriyorum. Kendimden hiç emin değilim. Deli olduğumu söylüyorlar. Hayır diyorum, ben yüksek işlevli bir sosyopatım. İşte o zaman öylece suratıma bakıyorlar. Sanmıyorum o da değilimdir. Ben neyim biliyor musun? Yaşamda gezinen biriyim. Sen de öylesindir, yaşıyor gözükürsün ama tek yaptığın öylece durmaktı. Olsun susmak da bir tepki ve bunu ortaya koyman bile şaşırtıcı. Beni sevmemek de bir eylem, uğraş. Amaç sonuç, susarak aldığın bir çeşit ivmen var. Seninle aynı konuda olduğumuz tek nokta bu galiba. İkimiz de susuyoruz. Aslında ben bazen bağırıyorum ama sen duymuyorsun. Sana duyurmaktan kaçınarak bağırıyorum. Sen sustuğumu zannediyorsun. Gökçe susuyor mu diyorsun içinden? Hayır, Gökçe şarkı söylüyor, seni duyamaz. Hayır, sadece kötü bir şakaydı. Şarkı söylediğim doğrudur.
Güneş yükseliyor, sabahlar geceleri kovalıyor, görüyorsun değil mi? Aynı gökyüzüne bakıyoruz, görmüş olman lazım. Gülhane Parkı’nda bir ceviz ağacı olduğumu biliyor muydun? Nereden bileceksin ki? Nazım Hikmet polislerden, ben ise senden kaçıyordum. Başarılı olduğum konulardandır. Kaçmayı severim. Sorumluluklarımdan, insanlardan çok güzel kaçarım. Beni yakalayan tek şey zamandı. Bir tek ondan kaçamadım. Saklanmaya çalıştım, olmadı. Hep sobeledi beni. Tekrar oynayalım dedim, olmaz dedi. Kartları güzel kar dedim, olmaz dedi. Başka oyun oynamak istiyorum dedim, o hiç olmaz dedi. Oyun oynamayı bıraktık sonra. Bir süre sadece kitap okuduk. Onu da gözümde çok büyütüyorum, oku geç değil mi? Yok illa bana batıyor bazı şeyler. Kimse senin fikrini önemsemiyor. Ben bile önemsemiyorum. Önemsenmeyecek fikirler belirtilmeli midir? Bu soruyu ilk soruşum değil sanırım. Geç konuşmuşum ben, babaannem çok üzülüyormuş konuşmadığım için. Jest ve mimiklerle baya süre idare etmişim. Zamanın şartlarında fazla zor olmasa gerek. Günümüzde konuşmama rağmen kimseye bir şey anlatamıyorum. ‘Burnout syndrome’ geçiriyorum sanırım. Hemen Türkçeleştirelim; yandım bittim anam hastalığı. Neyse, çok sıkılıyorum şu aralar. Gelsene bizim çorbacıdayım.