DenemeSayı 22

Toplumsal ve Tanrısal Gerçeklikler Üzerine

Diyar GÜRBÜZ | SAMSUN Çarşamba Bulutoğlu Anadolu Lisesi, 11-G

Akıl ve mantık onda var olduğu bedenin ihtiyacı kadar vardır, var olan her şey ve herkes yapacağı eylemi bilecek veya yapacaklarını öngörebilecek kadar mantığa sahiptir. Bilakis akla sahip her zât aklın kendi cismine dolayısı ile kendisinin de anlayabileceği oranda kullanabilir. Bilhassa delirir peki ya gerçek nasıl bulunur; bulunamaz peki ya Sabah uyandığında gördüğün güneş gerçek değil midir veya ahlaksal yasalar gerçek değil midir tarzı sorulara ancak şu şekilde cevap verilebilir, kimin gerçeği eğer ki cisminin gerçeği ise buna tam manası ile gerçek diyemezsin, örneğin tanrı var mıdır? Kimin tanrısı…  yine düşünen kişinin ve o düşünen kişinin cisminin tanrısı bu yine senin gerçeğindir ancak senin gerçeğin ancak senin içindir eğer ki en çok inanılan düşünce fikir ve mantık kuramlarını tanrısal gerçeğe uyarlarsak yüz bin yıllarca oluşmuş insan mantığı ahlakı ve gerçekleri baştan aşağı bütün ehemmiyetini yitirir altüst olur çünkü sınırlar ile var olan insan zihninde tanrısal gerçekleri ve bu gerçeklerinde mantığını ve gerekliliklerini biz bu sınırlar içerisinde yapar isek ortaya insan gözüne mantıklı (çünkü bu düşünceyi insanın kendi yaratır) ancak gerçek dışı kavramlar ortaya çıkacaktır; çünkü ben şunu bilirim sınırları olan zihinlerin (var olan ve yaratılan tüm zihinler bir sınıra muhtaçtır ve ancak böyle var olabilir) içine sonsuzluk kavramları giremez ve tanrıda ancak son ve sonsuzluk ile açıklanabilir eğer ki bunu bir örnek ile açıklayacak olur isem bit ikilemini ortaya atabilirim.

Bir bit kısacık bir hayat boyunca (onun için koca bir ömür tıpkı insan varlığı ve yaşamı gibi) insan kafası üzerinde yaşayabilir ve üreyebilir. Peki ya bu bit hayatı boyunca muazzam derece yakın olduğu beyindeki düşünce ve fikirleri anlayabilir mi veya duyguları ve mantığın ne demek olduğunu bilebilir mi? Hayır, kaldı ki aynı boyutta aynı hayatta ve aynı zamanda yaradılış bakımdan da çokta mükemmel ve muazzam olmayan bir insana karşı bile bu kadar anlamsal fark varken insanın tanrı katında boyutların en muazzamı , gelişmiş düzeyin en üst noktasını tam manası ile her şeyin gerçeğini ve her şeyin gerçeğinin doğrusunu bilmesi söz konusu olmasını geçtim akıl edilebilecek bir düzeyde dahi değildir ,kaldı ki en baştan söylediğim gibi insanın yaratılıştan beri gerçeği arayışta olduğu safsatasını çıkarması ve insanın gerçeği buldum deyip dalga geçermiş gibi ahkam kesmesi ve insana gerçek nedir? Diye sorulduğunda ise sevmek sevilmek mutlu olmak gibi gülünç şeyler ortaya atması, insan mecburiyetlerini ve toplumsal gerçekliliği gerçek diye yutturmaya çalışması en korkuncu ise buna kendisinin de kayıtsız şartsız inanması ve kendisi için bir prensip haline getirmesi komik olmasını geçtim insanlık için en büyük trajedidir.

Peki ya düşünmemeli mi veya gerçeği aramamalı mı? Elbette aramalı ancak sonsuz büyüklükte bir ovada etrafına çit döşenmiş bir tavuğun bir avuç yerde mısır araması gibi insanında dünya ve görünebilir evreninin içinde mısır değerindeki gerçeğini (tavuklar için mısır ne kadar değerli ise insan için gerçek de o kadar değerlidir tavuk mısırsız ölür insanda gerçek siz burada kast edilen o gerçeğin değerinin tanrısal ve tek gerçekler arasında ne kadar ehemmiyetsiz ve değersiz kaldığına dikkat çekmektedir) aradığının bilincinde olmasıdır.

Kıssadan alınan hisse şudur ki insanın düşünceleri ve mantığı gerçeklikte tutarsız ve anlamsız toplumsal gerçeklikte ise mecburi ve vazgeçilmez olandır. Peki ya metnin başından beri bahsini ettiğimiz insanın ulaşamayacağı tanrısal gerçeklik ile toplumsal gerçeklik nedir? (Burada tanrısal gerçekliliği insan mantık ve bilgisine sahip hiçbir insanın ve insan mantığından ve bilgisinden dahi üstün olan tüm varlıklar kast edilmiştir. Tanrının hariç olduğunu söylemeye lüzum dahi görmek istemezdim, bilemeyeceğinin altını çizerim, benim size anlatacağım şey yalnızca demek istediğim veya bahsini ettiğim şeyin ne mana ya geldiğini göstermekten ibarettir.)

Toplumsal gerçeklik; adı üstünde toplumu ilgilendiren insanın yaşamını kolaylaştıracak insan mutluluğunu amaçlayan düşünce fikridir. Örneklendirecek olur isek ahlaklı olmak ,gerçekçi olmak, sevmeyi bilmek ,sevilmeyi bilmek , doğruyu söylemek tarzında toplum yararına ve insan yaşamını kolaylaştırmaya dayalı olan tüm düşünce tarzlarına veya amaçlarına ve bunları layıkıyla yapanların toplandığı insani mantık çerçevesidir ki benim bu metni yazış amacım insanı bunlardan başka ilgilendiren bir şeyin olmadığı ve bunların dışına çıkmanın hiçbir fayda sağlamayacağı gibi toplumu da zararı olacağının altını çizmek ve hatta altını karalamak içindir.

Tanrısal gerçek; bu gerçeklik ise her şeyin temeli ve üstüdür ayriyeten bu gerçeklik var olan hiç kimseyi ve hiçbir şeyi ilgilendirmez, tıpkı insanın amacının ne olduğu gibidir. İnsan amacı da her şeyinde olduğu gibi tanrı tarafından olduğu için tanrısal gerçeğe girer ve insanın insan amacına verdiği veya verebildiği mantıksal hiçbir söz yoktur; söylenen sözler ise sadece toplumsal gerçeklik sınırın içindeki sözlerdir. Örneğin hayatın amacı bilmek, sevmek, mutlu olmak gibi tanrısal ve tek gerçekçilikte ehemmiyeti olmayan sözlerdir çünkü insan kendi mantık ve aklı ile bunun dışına hiçbir şekilde çıkamaz amacının bunlar olmadığını bilenler ise tanrısal gerçekliliğin kapısına gelmiş demektir ancak insan aklının sınırı bu kadar olduğundan daha çok direten ve direne tüm canlılar delirir ki bunun örneklerinde tarihte görebilirsiniz

Bu anlattıklarım neticesinde insan yaşamını ilgilendirmeyen her şey tutarsız ve bunlar için söylenen tüm sözler mantıksızdır. Örneğin tanrı var mıdır? Cennet, cehennem var mıdır? Reenkarnasyon var mıdır? Gerçek mutluluk var mıdır ?(Peki ya gerçek mutluluk insanı nasıl olurda ilgilendirmez diyenler olursa da sizi ilgilendiren tek şey bir kadın veya erkeğin sizi öptüğü veya yeni bir ev araba aldığınız zaman yada gururlandığınız zaman içinizde beliren mutluktan başkası değildir; sizi ilgilendiren ve bunlar sizi mutlu etmiyor ise ki bu imkansız hastasınız veya tanrısal mutluluğu aramaktan delirmek üzeresiniz demektir ancak dediğim gibi bu eşine muazzam derece zor rastlanan bir şeydir)gibi tüm kavramlar buna dahil edilebilir.

Gazali’nin söylediği felsefenin veya filozofların tutarsızlığı üzerine düşünceleri de kısmen doğrudur çünkü toplumsal gerçekliğin içinde yapılan felsefe kısmen tutarlı ve gereklidir. Gazali’nin eksik kaldığı yerde zaten burasıdır. Gazali tanrısal gerçekliliği genel gerçeklilik olarak aldığından dolayı mantıksızlık vardır ancak tanrısal gerçeklik üzerine yapılan tüm düşünceler, fikirler, mantıksal sözler ve süslü laflar kesinlik ile baştan aşağıya tutarsızdır. Sebebi insanın bu durumu katiyen bilemeyecek olmasıdır ancak bilemeyecek olması onun için kötü olan değil bilhassa iyi olandır, örnekleme yapacak olur isek kuş teoremini ortaya atabiliriz.

Bir kuş için gökyüzü, ovalar ve dağlar onun için gayet yeterli ve tanrının ona verdiği nitelik ve özelliklerde zaten bunun ile sınırlıdır ancak olurda bu kuş bu engin muazzam gökyüzünü kendisine kafes belletir ise ve daha yukarıya çıkmaya çalışır ise bu onun faydasına değil zararına olacaktır; çünkü tanrının onun için çizdiği yolu ve o yolda gitmek içini ona verdiği özellikleri aştığı an itibari ile yere çakılıp yok olur, bu söylenen sözler bire bir insan içinde aynıdır. Evet belki insan tek ve tanrısal gerçeği hayatı boyunca bilemeyecek ancak bu sözleri idrak edebilir ise tanrısal gerçeklik hakkında tek bir şey biliyor olabilecek o da bunu hiçbir zaman bilinemeyecek olduğunu bilmek. İşte tam bu noktada engin ve muazzam gök yüzünden şikayet edip karamsarlığa gömülmektense kanatlarının ve sonsuz ufkun tadını çıkarabilir ancak bu şekilde.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu