
Küçük büyük, olağan veya olağanüstü hayallerimiz vardır bizi başka dünyalara taşıyan. Önümüzde yeni ufuklar açan. Maddî olanı vardır, manevî olanı vardır, çok da önemli değildir maddî veya manevî olması. Hayal kurma yeteneğidir aslında önemli olan.
Yüreğimizin güçlü olduğunu gösterir hayallerimiz. Yüreğimiz güçlüdür ki hayal kurarız ve yüreğimizi ortaya koyarız hayallerimizi gerçekleştirmek için. Hayallerimiz bizi zirvelere taşır. Hayaller imkânsız gibi gözükse de yine sizin huzur parçalarınızda sonuçta elinizde kalacak olanlar. Leo Burnet’tin dediği gibi “Yıldızlara uzandığımızda bir yıldıza sahip olamayız belki ama bir avuç çamur da elde etmeyiz.”
Mesleğinde, sanatında zirvede olanlar hep hayal kuranlar olmamış mıdır? Hayal etmeseydi
Mimar Sinan, Süleymaniye olur muydu? Edirne’nin incisi, Selimiye olur muydu dillere destan. Mimar hayal etmeseydi Ayasofya, meydan okur muydu çağlara. Hayal etmeseydi Fatih, gemiler yürür müydü karadan, çağ kapatıp çağ açabilir miydi?
Edison’un hayalleri değil midir dünyayı aydınlatan? Bell hayal etmemiş midir dünyanın öbür ucundaki sevdiklerimize bir telefon kadar yakın olduğumuzu? Uçmayı hayal etmeseydi Wright kardeşler, bugün göklerde süzülebilir miydi uçaklar?
İşte bütün bunlar için korkmamalı hayal kurmaktan. Yeni ufuklara kanat çırpmaktan. Asla vazgeçmemeli hayallerin arkasından gitmekten. Hem kendimiz için hem de gelecek için.