
Etrafta bir ses karmaşası “Ne oluyor doktor bey, kızıma ne oluyor ?” Kalp atışlarım yavaşlıyor, hissediyorum, kulaklarımda onun sesinin tınısı. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyor, fark ediyorum, zihnimde onun yeşil gözlerinin parıltısı, doya doya bakıyorum. Kulaklarım duymamaya başlıyor, fark ediyorum ama hala onun o sesi tüm bedenimi titretmeye, sanki şuan onun karşısındaymışım da ona gülümsüyormuşum gibi hissettirmeye devam ediyor. Aklımda gülüşü ve begonviller, kalbimde kendisi. Ve zihnimde bir şarkı mırıldanıyorum son kez. “Ne zaman güneş doğar, aylardan hangi aydır söyle kumralım ben adımı unuttum. Bilmem hatırlar mısın gözlerim ne renkti, söyle kumralım benim adım neydi? “ Ardından bir damla gözyaşı ve zifiri karanlık.
(dört hafta önce)
Saatlerce konuşsun karşımda yine onu dinlerdim. Yüzümden gülüşümü hiçbir zaman eksiltmezdi. Bir damla gözyaşımın sebebi olmamıştı hiçbir zaman. Başkalarının sebep olduğu o gözyaşlarını da kendi elleriyle silerdi. Hiç unutmazdım bana gülümsediği o ilk günü. Yağız onca kişinin yokluğunu, onca hissin boşluğunu doldurdu. Beni sevip, gülümsediği o günden beri tek bir gözyaşı dökmedim. Ciddi bir hastalığım olduğunu öğrendiğimde bile. Çünkü o, benim geçmiş ve gelecek acılarımı almıştı. Hastalığımı öğrendiği ilk gün annem çok ağladı. Bir anne için zor olmalıydı. Acaba güzel bir çocuk olabilmiş miydim? Acaba güzel bir anne olabilecek miydim? Yağızın bana verdiği güveni çocuklarıma verebilir miydim? Bir olay yaşadıklarında korkmadan anneme gidip anlatabilirim bilinciyle yetiştirebilecek miydim? Bir gülüşümle içlerini rahatlatabilir miydim? Gözleri babalarınınki gibi yeşil mi olurdu yoksa benim kahve gözlerim gibi mi? Ölmeden anne olabilmek en çok istediğim şeylerden biriydi. Ve çoğu kişinin aksine yaralı bir annenin çocuklarına daha iyi bakabileceğini düşünmüştüm hep. Çünkü yaralı bir anne çocuklarının da aynı yaralara sahip olmaması için her şeyi yapar. Bu karmaşık düşünceler zihnimden geçerken içimden konuştuğumu unutup erkek olursa Taylan kız olursa Bade olsun mu anne, demişim? Annem anlamışçasına gülümsedi. Birkaç gün sonra hastaneye yatmam gerektiğini söylediler. Yağız sürekli elinde begonvillerle ziyarete gelirdi. Yazın her yer ışıl ışılken begonvilleri görünce ne kadar mutlu olduğumu bilirdi. Bir çiçek bir tebessüm. Bir süre bu durum böyle devam etti. Bazı günler birbirimizi göremedik bile ama onu her daim sevdim ve hep sevecektim.
(dört hafta sonra)
“Ne oluyor doktor bey, kızıma ne oluyor?” Şebnemin annesi ağlıyordu ve İsimleri Taylan olacaktı, Bade olacaktı diyordu. Ah güzel kızım benim en istediği şeylerden biri gerçekleşeme… Annesinin lafı yarım kaldı ve ağlamaya devam etti. Bir yandan sanki şebnemin şarkı söylediğini duyuyordum. Kafam karışmıştı. Bir anlığına umutlanmıştım ama o umut mırıldanmanın kesilmesiyle ve şebnemin yüzündeki gözyaşıyla sona erdi. . Annesi de ah yağızım en büyük hayallerinden biri ölmeden çocuk sahibi olmaktı, isimlerini bile belirlemişti kafasında dedi. Taylan ve Bade olacaktı. Şebnem bana bundan bahsetmemişti. İşte öğrendiğim an benim gerçek yıkım anım oldu, canım çok daha fazla yandı.
(beş yıl sonra)
Evet, her acı geçiyormuş. Ama acının bıraktığı burukluk hissi de hep kalıyormuş. Şebnemi belki de hala tam anlamıyla unutamadım. Kalbimin derinliklerinde o saklı. Ama hayatımda başka biri var artık. Ve belki kabul etmesi zor ama mutluyuz biz. İki çocuğumuz oldu, isimlerini Taylan ve Bade koyduk. Şebnemin hayalini yaşatmak istedim. Karımın olan her şeyden haberi var. Yine de yaptığım yanlış, biliyorum. Ama bana iyi gelecek şeyi yapmak istedim. Zerda da anlayış gösterdi. Zerda çok güzel, çok başarılı ve anlayışlı bir kadın.
(bir yıl sonra)
Biz başaramadık. Fark ettim ki insan kalbinin derinliklerine gömmüş olsa da kalbinde biri varken başka biriyle yeni bir hayata başlamamalı… Bu yüzden sonsuza dek kalbimde Şebnemle, her anımı kendi içimde onla paylaşarak yaşamaya devam ettim.