
Eseri genel olarak değerlendirirsek Kutadgu Bilig, didaktik bir eserdir. Yaşamdan ölüme kadar birçok konuya değinilmiş, şu an bile insan üzerindeki hâkimiyetini sürdüren evrensel bir eser niteliğindedir. Bir millete nasıl başkanlık yapılacağından tutun bir başkana nasıl hizmet edileceğine kadar ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Kitapta fiziksel özelliklerle karakteristik özelliklerin birleştirildiğini bile görüyoruz bazı noktalarda. Birçok konuda farklı görüşleri olan ve bunları eserlerinde belirten Yusuf Has Hacip, sosyolojik anlamlarda da kendi fikrini sıkça belirtiyor. Bu yazıda sosyolojik anlamda Kutadgu Bilig’i değerlendireceğiz.
İnsan doğar, yaşar ve ölür. İnsanın doğumdan yaşama kadar birçok sorumluluğu vardır. Bu sorumlulukları insan isteyerek kendi seçmez, üstlenmek istemese bile bu sorumluluklar onun doğumundan başlar ve ölünceye kadar bitmez. İnsanın kendine olan sorumlulukları başta gelir sonra ise insanın topluma karşı olan sorumlulukları boy gösterir. Aynı zamanda insanların doğduğu andan itibaren amaçları vardır, insanlar bir amaç belirlemeksizin yaşarlar ve aslında yaşamak bile bir amaçtır insan için ve insan bu amacı ya ölüme yakın ya da ölümde anlar. Eserde de bu konuyu destekleyen çok güzel bir beyit var. “Bütün uğraşan insanlar menfaatleri uğrunda koşarlar; bir menfaati olmasa idi, avcı evinde ihtiyarlayıp giderdi.” Beyitte insanın bir amacı olduğunu ve bu amaç uğrunda yaşadığını söylediğini düşünebiliriz. İnsanın aynı zamanda topluma karşı sorumlulukları olduğu için ve insan toplumu oluşturan bir parça olduğundan dolayı kendini nasıl eğitmesi gerektiği hakkında da bilgiler veriyor eser.
İyilik ve kötülük insanın özünden gelir insan doğarken iyidir ya da doğarken kötüdür diyor Yusuf Has Hacip. İyilik ve kötülüğün toplumun temelini oluşturduğunu söylememizde bir sakınca olmadığını düşünüyorum ve yazarımızın da eserde sık sık bu konu hakkında düşüncelerini dile getirdiğini görüyoruz. Örnek olarak, “Hükümdar :-iyi insan iki türlü olur dedi: Bunlardan biri doğrudan doğruya iyilik yolunu tutar.” ve devam ediyor beyitler sıralamaya. “Biri anadan doğma iyi olur; iyi bir insan doğru ve dürüst bir hayat sürer.” “Biri de taklit yolu ile iyi olur; kötüye uyarsa kötülük yapar.” Kötü insan için ise şöyle der Yusuf Has Hacip, “Kötü insan da iki türlü olur; bunların ikisini de aynı derecede kötü sayma .” “Bunlardan biri doğuştan kötüdür; bu insanın lekesi ölünceye kadar temizlenmez.” “Diğeri ise, taklit yolu ile kötü olur; arkadaşı iyi olursa, o da iyi yola gider.” Eserde iyilik ve kötülük kavramları özetle bu şekilde açıklanmıştır fakat insanın doğuştan iyi veya doğuştan kötü olması eleştirilebilir bir konudur. İnsanın yaşamında örnek olarak doğduğunda ve çocukluk çağında, bir bebeğin iyi ve kötüyü ayırt etmesi neredeyse imkânsızdır. Bir çocuk ise ona kötülük yapılmadığı müddetçe kötülük yapmaz. Bir nevi eğitimine göre, çevresindeki insanların ona nasıl davrandığına göre, bulunduğu sosyal topluma göre iyilik ve kötülük yapar. Çocuk ona ne öğretilirse onu alır. Bir çocuk doğuştan kötü olamaz, çocuk büyürken kötülük yapmak zorunda bırakılır.
Başka bir konuya değinecek olursak da bu beyitten arkadaş seçiminin de iyilik ve kötülüğe etkili olduğunu çıkartabiliriz. Hatta atasözüyle de desteklersek “Bana arkadaşını göster sana kim olduğunu söyleyeyim.” demiş atalarımız. Arkadaşlarımız karakterimizde çok büyük değişikliklere yol açabilir, kötü arkadaş seçimlerinde iyiden kötüye sapabileceğimiz gibi iyi arkadaş seçimlerinde de kötü yoldan sizi döndürebilir. Aslında arkadaş seçimlerinin de hayatımızda çok büyük etkileri vardır diyebiliriz.
Akıl da önce bireyin kendisi için sonra toplum için en gerekli şeydir. Akıl ile yolumuzu buluruz, hayatımızı kolaylaştırırız. Bir beyitte şöyle söylüyor yazarımız, “Akıl bir meşaledir. Kör için göz, ölü vücut için can, dilsiz için sözdür.” Aklımızın farkında olmasak bile bize nice yararlar sağladığını söylemek mümkündür. Yusuf Has Hacip bir beyitte bilginin ve dolaylı olarak aklın önemini şöyle vurgular ve vurgularken de iyilikle ilişkilendirir. “Bütün iyilikler bilginin yararınadır; bilgiyle göğe bile yol bulunur.” Eserin yazıldığı döneme gidersek havacılık ya da uzayla ilgili elimize çok bir bilgi gelmiyor ancak günümüzde akıl ve bilgi ile Yusuf Has Hacip’in de dediği gibi göğe dahi yol bulunmuştur. Toplumsal açıdan şu an çok büyük bir ulaşım yolu olan havacılık ya da uzayla ilgili farklı bilgiler edinmemizi sağlayan şey bilginin bizi göğe bile ulaştırmasıdır. O dönemde bunu öngörebilmesi eserin evrenselliğini kanıtlar niteliktedir.
Kutadgu Bilig’de çoğu şeye vurgu yapıldığı gibi dilin önemine de vurgu yapılmıştır. Toplumsal açıdan iletişimin en temel aracı olan dili nasıl kullanmalıyız ya da hangi durumlarda kullanmamalıyız sorusuna cevap olmuştur. Örnek olarak, “İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur; insanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.” diyor yazarımız. Başka bir beyitte ise “Bil ki, ancak iki türlü insan konuşmaz: biri bilgisiz, biri de dilsiz.” Bu beyitten yorumla bilmediğimiz konular hakkında konuşmamamız gerektiğini çıkartabiliyoruz. Aynı zamanda, “Bilgisizin dili daima kilitli olmalı ve bilgili insan da diline hâkim bulunmalıdır.” Burada da düşüncemizi desteklerken bilgili de diline hâkim olmalıdır der. Aslına inecek olursak bir sürü anlam çıkartılabilir ancak burada çok ve yersiz konuşmamalıdır veya bilgisizi aşağılamamalıdır denilebilir.
Toplumsal alanda çok önemli konulardan birisi de açgözlülük ve tok gözlülüktür. Bir toplum ne kadar açgözlü ise o kadar geri kalmıştır. Yüzlerine bakınca sadece daha fazlasını istediklerini görürsünüz elindekiyle yetinmeyi bilmezler ve bu onların kâbusu olur. Yusuf Has Hacip bir beyitte şöyle der: “Dünyayı ne kadar toparlarsan toparla, senin bundan muhakkak olarak beraber götüreceğin iki bez parçasıdır.” Burada dünya malına bağlanılmaması bunun için hırs yapılmaması gerektiği vurgulanmıştır. Sonuç olarak insan ölümlüdür ve dünya malı dünyada kalır yanına aldığı tek şey içine sarıldığı kefenidir der yazarımız. Bir beyitte ise, “Gözü tok kimse mala karşı hırslı olmaz, böyle kimse mal ile aldatılmaz.” der. Günümüzde bile böyle kabul görür ve çok yerinde bir beyittir.
Eserde insanın duyguları ile ilgili olsun yalan ile ilgili olsun insanın doğruluğuna kadar çok fazla bireysel ve sosyolojik açıdan etkili şeylere rastlayabiliriz. Yazarımız bir beyitte, “Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibarı günden güne azalır.” der ve çok da haklıdır. Toplumda kendini beğenmiş insanlar hoş görülmez, büyüklük taslayan insanlar ise kaba karşılanır, yazarımızın da dediği gibi itibarı günden güne azalır. Başka bir beyitte, “Kötüye katılma ve doğruluktan ayrılma; kötüler arasında doğru insanın güneşi kararır.” der. Kötü huylu insanlara katılmamamız gerektiği vurgulanır ve eğer bizim de huyumuz kötüleşirse bir önceki beyitte söylendiği gibi itibarımız azalır ve saygınlığımızı kaybederiz, güneşimizi karartırız. Ve insanın kendisi ile ilgili şöyle der, “İnsan nadir değil, insanlık nadirdir; insan az değil, doğruluk azdır.” diyerek insanlığın ve doğruluğun önemini çok güzel bir şekilde vurgular.
Kutadgu Bilig’in değindiği ve zaten eserin ana konularından biri olan ölüm sosyal anlamda ve bireysel anlamda insanı çok derinden etkiler. İnsanın doğumu ve ölümü ile ilgili söylenebilecek çok şey vardır fakat her an her şekilde söylenilebilecek şeyler değildir bunlar. Yusuf Has Hacip bir beyitte, “Diri olan şüphesiz ölür, fakat hangi gün öleceğini bilen yoktur.” der. Ölümün aniden gelebileceği gibi asla ne zaman olacağını bilemeyeceğimizi ve her canlının muhakkak ölümlü olduğunu vurgular. Bir beytinde ise ölümün herkes için adaletli olan bir şey olduğunu söyler. Beyti şöyledir: “Fakir ve zengin, ölümden sonra, her ikisi de kara toprağın altında tekrar müsavi olur.” Fakire ya da zengine bir tek ölümde mi ayrıcalık yoktur bilinmez fakat burada eşit oldukları ve fakire farklı zengine farklı bir toprak atılmadığı kesindir.
Son olarak ise Yusuf Has Hacip’in de dediği gibi, “Ey asil insan, insanlığı elinden bırakma; insanlığa karşı daime insanlıkla muamele et.”