KitaplıkSayı 23

Yakup Kadri: Türk Toplumunun Hafızası ve Kalemi

Bedriye AKGÜN | RİZE Sosyal Bilimler Lisesi, 11-B

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak, II. Meşrutiyet yıllarından itibaren edebiyat hayatımıza yön veren bir figür olmuştur. Mensur şiirden hikâyeye, tiyatrodan romana, hatıradan biyografiye kadar geniş bir yelpazede eserler üreten Yakup Kadri, hem yazınsal üretkenliği hem de toplumsal meselelere duyarlılığı ile edebiyatımızın gelişiminde bir dönüm noktasıdır. Yazdığı eserler, yalnızca edebî anlamda değil, aynı zamanda toplumsal değişimlerin ve dönüşümlerin yansımaları olarak da büyük önem taşımaktadır.
Yakup Kadri, 1889 yılında Kahire’de doğmuş, köklü ve itibarlı bir geçmişe sahip olan Karaosmanoğlu ailesinin bir ferdi olarak dünyaya gelmiştir. Karaosmanoğulları, 17. yüzyılın sonlarından 19. yüzyılın bir kısmına kadar Anadolu’da Saruhan (Manisa) bölgesinde etkili olmuş, Türk tarihinin önemli ailelerinden biridir. Bu köklü ailenin içinde büyümek, Yakup Kadri’nin hem kültürel mirasını hem de toplumsal sorumluluk bilincini şekillendiren bir faktör olmuştur.

Yakup Kadri’nin eğitim hayatı, ailesinin geçirdiği zorluklar ve dönemin siyasî-sosyal koşullarıyla şekillenmiştir. Küçük yaşlarda Mısır’da evde özel derslerle başlayan eğitim süreci, Manisa ve İzmir’deki okullarla devam etmiştir. Babasının vefatından sonra annesi İkbal Hanım, Yakup Kadri’nin eğitimi için büyük fedâkarlıklar yapmıştır.
1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından hemen önce İzmir’e, ardından İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’da Refik Halit ve Faik Ali gibi edebiyat dünyasının önemli isimleriyle tanışmış, bu dönemde edebiyat dünyasına adım atmıştır. Bu tanışıklıklar, onun edebî gelişimine katkıda bulunmuş ve ilerleyen yıllarda Türk edebiyatına önemli eserler kazandırmasında etkili olmuştur.

Cumhuriyet’in ilanından sonra Yakup Kadri, sadece bir yazar olarak değil, aynı zamanda bir milletvekili ve gazeteci olarak yeni Türkiye’nin inşasına katkıda bulunmuştur. 1923 yılında TBMM’ye Mardin milletvekili olarak seçilen Yakup Kadri, bu dönemde edebî üretimini sürdürürken, Anadolu Ajansı’nın kurucuları arasında yer almış ve Türk basın tarihine önemli katkı yapmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki toplumsal dönüşümün bir parçası olarak, Yakup Kadri’nin siyasî ve yazınsal kimliği birbirini tamamlayan unsurlar olmuştur.

1934 yılında Tiran’a elçi olarak atanmasıyla başlayan diplomasi kariyeri; Prag, Lahey, Tahran gibi önemli merkezlerde devam etmiştir. Bu süreç, Yakup Kadri’ye farklı ülkelerin sosyal ve siyasî yapısını yakından gözlemleme fırsatı sunmuş, aynı zamanda onun düşünsel derinliğini artırmıştır. Diplomatik yıllarına dair deneyimlerini, Zoraki Diplomat adlı eserinde kaleme almış ve bu eser, onun yalnızca bir yazar olarak değil bir gözlemci ve münevver olarak da ne denli zengin bir dünyaya sahip olduğunu göstermektedir.

1960 İhtilali’nden sonra Kurucu Meclis’te görer alan Yakup Kadri, politik yaşamını 1965’te sonlandırarak yazı çalışmalarına ağırlık vermiştir. Bu dönemde, hayatına dair anıları içeren Gençlik ve Edebiyat Hatıraları ve Vatan Yolunda gibi eserlerini yayımlamıştır. Hem kişisel anılarını hem de toplumsal belleği yansıttığı bu eserler, onun hem bireysel tarihini hem de dönemin Türkiye’sini anlamak için önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
Yakup Kadri’nin yazarlık serüveni, genç yaşta kaleme aldığı Nirvana adlı tek perdelik bir piyesle başlamıştır. “Resimli Kitap” dergisinde yayımlanan bu eser, dönemin tiyatro anlayışı ile Ibsen’in etkilerini bir araya getiren önemli bir denemedir. Yakup Kadri, ilerleyen yıllarda Füruzan Hüsrev Tökin ile yaptığı bir konuşmada, “İlk yazılarımı Ibsen’in tesiri altında yazdım.” diyerek bu etkiyi doğrulamaktadır. Nirvana’nın ardından, dönemin dergilerinden Mussaver Muhit’in edebî müdürü Celal Sahir, kendisinden bir yazı istemiş ve Yakup Kadri, “On Temmuz” başlıklı yazısını kaleme almıştır. Bu yazıda, memleket meseleleri ve milliyet problemi işlenmiştir.

Yakup Kadri’nin yazı hayatındaki bir diğer önemli eser, Resimli Kitap’ta yayımlanan Veda isimli iki sahnelik bir piyestir. Aile içi aksaklıkları ele alan bu eser, onun kalem tecrübelerinin bir başka örneğidir. Bu dönemde, Yakup Kadri’nin adı Servet-i Fünun sayfalarında görülmeye başlamıştır. Ancak edebiyata asıl girişi Fecr-i Âti topluluğu ile olmuştur. Fecr-i Âti, onun edebiyat dünyasında yer edinmesine vesile olmuştur.

Yakup Kadri, 1911 yılında ortaya çıkan Yeni Lisan Hareketi’ni sert bir dille eleştiren isimler arasında yer almıştır. “Rübab” dergisinde yayımlanan “Netayiç” adlı yazısında, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip gibi genç yazarların başını çektiği bu hareketi küçümsemiş ve eleştirilerini alaycı bir üslupla dile getirmiştir. Yeni Lisan’ı “bayramlık elbiselere benzeyen garip bir yenilik” olarak nitelemiş ancak yıllar sonra bu eleştirilerinin dayanıksız olduğunu itiraf etmiştir. Yakup Kadri, dilin sadeleşmesine karşı olmadığını, yalnızca “Yeni Lisan” adlandırmasına bir yenilik vasfı yüklenmesine anlan veremediğini ifade etmiştir.

Yakup Kadri, yazarlık yaşamına Fecr-i Âti topluluğunun “Sanat, sanat içindir.” anlayışıyla başlamış ancak Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarının etkisiyle sanat anlayışında değişim yaşamıştır. Asıl ününü romanlarıyla kazanan yazar, Türk toplumunun farklı dönemlerini ele aldığı eserleriyle tarihsel bir bakış açısı sunmuştur. Romanları, “nehir roman” olarak adlandırılır ve belirli tarihsel süreçlerin akışını toplumsal ve bireysel boyutlarda işler. Yakup Kadri, romanlarında yarattığı karakterleri toplumsal koşullara ve tarihsel bağlamlara dayanarak gerçekçi ve canlı bir şekilde ele almıştır.

Özellikle Yaban, Ankara ve Panorama gibi romanlarında, Millî Mücadele ve Anadolu’ya yönelen bakış açısıyla Türk edebiyatının Anadolu’ya açılmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu eserlerde, Türk halkının direnişini ve toplumsal yapısını derinlemesine işlemeyi başarmış, romanlarını adeta bir tarih dersi niteliğinde yazılmıştır. Yakup Kadri’nin eserleri, sadece edebiyat dünyasında değil, aynı zamanda Türk toplumunun belleğinde de önemli bir yer tutmaktadır.

Bugün bile, yaklaşık 50 yıl önce 13 Aralık 1974 tarihinde aramızdan ayrılan bu büyük yazar, kaleme aldığı eserleriyle tarihe ve toplumsal hafızaya ışık tutmaya devam etmektedir. Hem edebî hem fikrî yönleriyle Türk düşünce dünyasında iz bırakan bu büyük yazar; toplumsal değişimleri, Millî Mücadele ruhunu ve Cumhuriyet’in doğuşunu derinlikli bir şekilde yansıtmıştır. Onun kaleminden çıkan eserler, yalnızca bir dönemi anlamak için değil, aynı zamanda geçmişten ders almak ve geleceğe sağlam bir temel oluşturmak için de değerlidir. Millî Mücadele’yi ve o dönemin ruhunu kavramak için Yakup Kadri’nin eserleriyle başlamak bu sürecin en doğru adımlarından biridir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu