
Yağmur Beklerken, Tarık Buğra’nın 1981 tarihli romanıdır. Tarık Buğra, kitabı “Yağmur Beklerken” de halkın cumhuriyet yıllarının başında yaşadığı içsel çatışmayı ve kuraklığı konu almaktadır. Hikâye bu dönemde halkın durumunu, siyasetin onlar üzerindeki ayrıştırıcı etkisini kuraklıkla bağdaştırarak, karakterler üzerinden ince işçilikle okuyuculara aktarmıştır. Hikâye 10 bölümden oluşmaktadır ve ana karakterimiz Rahmi’dir. Tüm olaylar onun etrafında geçmektedir. Kitapta anlatılmak isteneni daha iyi anlamak için önce kitabı kısaca bir özetleyip, sonra olayları analize geçeceğiz. Kitap Rıza Efendi ve Rahmi’nin Cumhuriyet Halk Fırkası belediye başkanının yaptırdığı parkın açılışına gitmesiyle başlar. Burada Rıza Efendi, yardımsever ve herkes tarafından saygı duyulan biri olmasına rağmen görmezden gelinince kızması ile devam eder. Daha sonra onunla ilgilenirler ve gönlü alınır. Rıza Efendi, Rahmi’nin amcasıdır ve babası ölünce annesine yardım eder. Rahmi dokuz yaşındayken annesinin de ölmesi üzerine amcası Rıza Efendi ona ve kardeşine bakmaya başlar. Bu yüzden amcası onun için bir baba figürüdür. İkici bölümde başka bir açılıştan bahseder bu, Serbest Fırkanın açılışıdır. Kasabanın en ünlü avukatı Kenan Bey, kasabada yeni fırkanın bir temsilciliğini açmak istemektedir. Yağmur beklentisi ve fırka etrafında gelişen olaylar başa baş gitmektedir. Cumhuriyet Halk Fırkası taraftarları su meselesi yüzünden halk ile çatışmaktadır. Fırkadaki insanlar kendi akrabalarını kayırmakta ve halka su konusunda haksızlık etmektedirler, bu da sadece aralarındaki gerginliği arttırır.
Rahmi ve Rıza Efendi, fırkadan uzak durmak istemektedirler ama Rahmi, Serbest Fırkanın kasabadaki kurucusu Kenan Bey’den partiye girmesi için bir teklif alınca kararsızlığa düşer. Sahip olduklarını siyaset yüzünden kaybetmekten korkan Rahmi’nin düşüncesi, partiye katılmama yönündedir. Yağmurun yağmaması üzerine Rahmi, pancarların sulanabilmesi için pompa getirtir ve kuyu kazdırır. Üçüncü bölüm, Rahmi’nin pompası ve yeni partiye katılmak kararsızlıkları, nihayet partiye katılmamasının anlatılması ile geçer. Daha sonra azıcıkta olsa yağmur yağar lakin bu kadarcık yağmur halka yetmez ve Deli Yakub’un suyun adaletsiz dağılımı ile ilgili bir sözü yüzünden Rıza Efendi ve Gülbeyazların Asim Ağa atışırlar. Aralarındaki gerilim Rahmi’nin fırkaya gireceği dedikodusu ile artar. Kenan Bey, Rahmi’ye fırkaya girmesi için ısrar etmektedir.
Sonraki bölümde aile meclisi toplanır ama kesin bir sonuç çıkmaz. Kenan Bey’in hastalanması ile Rahmi teklifi kabul eder ve partinin belde başkanı olur. Buradan sonra partiler arası gerilim başlar. Gazete satışı on yediden elli üçe fırlar… Gazete yazarları tarafları birbirine düşürmek için kışkırtıcı yazılar yaza olmuşlardı. Bir grup “Yarın” diğeri “Cumhuriyet” okumaya başlar… Halk Fırkası Müfettişlerinden Hilmi Bey’in gelmesi ile gerilim artar ve Rahmi’nin ileride daha fazla ciddiye alınacağını gösterir. Rahmi artık parti işleri ile o kadar meşguldür ki ailesi bu durumdan rahatsız olmaya başlamıştır. Kendisi de onlara zaman ayıramadığı için mutsuzdur hatta partiyi bırakmayı düşünmüştür. Bu sırada Kenan Bey vefat etmiştir. Seçim zamanı yaklaşmış ve kasaba savaş alanını andırmaktaydı. Herkes seçimi diken üstünde beklemekteydi. Fırka meselesi kadınlar dünyasını da fena halde sarmıştır. O kadar ki; alfabe bilmeyen Güldane, oğlu Serdar’dan zorla alfabe öğrenmeye başlar. Nedeni de gazete başlıklarında fırka haberlerini okumak içindir. Daha sonra kavgalar patlak verir, kahveler ayrılır, jandarmalar Serbest Fırkacılara sert davranır. Kasabada iki ayrı partili bir araya gelip konuşsa “dönek” ilan edilirdi. Taraflar birbirlerini komünistlikle veya din düşmanlığıyla suçlardı.
Artık kitabın sonlarına doğru belediye seçimleri yapılır, seçim esnasında Halkçıların oyların sayımında usulsüzlük yapmalarından dolayı halk, Kaymakam ve Gülbeyazlar Mahmut’un üzerine yürür. Rahmi buna engel olur. Seçimi Serbest Fırka kaybeder. Rahmi Bey, seçimi kaybettikten sonra Serbest Fırka taraftarlarınca suçlu olarak görülür. Kendisi, artık siyasetten çekilmek, ailesine vakit ayırmak ister. Ankara’dan gelen mebusluk teklifini reddeder. Kasaba halkı ise kuraklıktan kurtulur ama bu sefer dolu nedeniyle ekinleri kaybetme tehlikesi ile yüz yüze gelir.
Peki Serbest Fırka olayı aslında nedir? 1920’lerin sonlarında Türkiye’de halkın bir kesiminde tek parti Cumhuriyet Halk Fırkası yönetimine karşı bir hoşnutsuzluk vardı. 1927-1928 dönemi kuraklığı ve 1930 dünya ekonomik buhranıyla birlikte hükûmetin ağırlaştırdığı vergiler halkın bir kesiminde rahatsızlık yarattı. Ahmet Ağaoğlu’nun 1925’te Mustafa Kemal Atatürk’e verdiği raporda belirttiği üzere Cumhuriyet Halk Fırkasında halka karşı tahakküm yapanlar bulunuyordu. Mustafa Kemal Atatürk bir çözüm olarak, iktidar partisi üzerinde denetim yapacak ve işlerin düzelmesine katkı sağlayacak küçük bir muhalefet partisi olması gerektiğini düşündü.
Mecliste tek partinin bulunması hükûmetin denetlenmesini güçleştiriyordu. Bu nedenle Mustafa Kemal, Fethi Bey’den cumhuriyetçiliğe ve laikliğe sadık bir parti kurmasını istedi. Bunun üzerine Fethi Bey Mustafa Kemal Atatürk’ün tarafsız olmasını şart koşarak 12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkasını kurdu. Bu partinin Cumhuriyet Halk Fırkasından ayrılan en önemli yanı, ekonomide liberalizmi savunmasıydı. Bu partiye bizzat yardımda bulunan Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet Halk Fırkasından birçok mebusun bu partiye geçişini İsmet Paşa’nın tepkisine ve itirazlarına rağmen sağladı. Böylelikle parti kurulmuş ve Türkiye siyaseti yeni bir döneme giriş yapmıştır. Kitapta da bu geçiş süreci karakterlerle, kitap boyunca okuyucuya aktarılmıştır. Kitapta Rahmi Bey’in değişimini Serbest Fırkayı anlatmak için kullanmış ve bunda da başarılı olmuştur. Gerçekten Rahmi, fırka reisi olduktan sonra o kadar değişir ki, bu değişiklik kasabadaki diğer insanlara da yansır. Rahmi ailesini, dostlarını, akrabalarını bile siyaset yüzünden ihmal eder ve üzer. Ayrıca kitabın başından sonuna kadar “yağmur” ve “Serbest Fırkanın” bir paralellik doğrultusunda yazıldığını görebiliriz. Kuraklık sebebiyle halk yağmuru beklemektedir. Ekonomik ve siyasal sorunlardan kurtulmak isteyen halk Serbest Fırkanın açılmasını bekler.
Her ne kadar bu bekleyiş son bulsa da istenilen sonuç elde edilemez. Yağmur yağar ama yetmez, tatmin etmez ve işlerine yaramaz. Serbest Fırka açılır ama sorunlar daha çok artar, toplumsal ayrılık ortaya çıkar ve seçimi kazanamaz. Bu ilişki çok hoşuma gitti okurken. Çünkü yazarın bu ilişkiyi çok açık seçik sermeden aradan vermesi ve incelikle göstermesi çok etkileyici geldi. Ayrıca kitapta akasya ağacı ve çınar ağacı arasında da bir ilişki ve altında bir anlam yatmaktadır. Çınar ağacı daha çok Osmanlı devletini tasvir etmektedir. Akasya ağaçları ise hızlı büyüdükleri için seçilmişlerdir. Rıza Efendi ilk bölümde çınar yerine akasya dikmelerinden hoşlanmaz. Rıza Efendi’ye göre akasya dikenlerin hemen büyüdüğünü görmek için bu tercihte bulunmuşlardır. Bu bakış açısı iki zihniyet arasındaki derin görüş farklılığının bir işareti olarak değerlendirilebilir.
Kitapta Serbest Fırka olayını, yazar ince bir dille ve ustaca yazılmış karakterlerle çok güzel açıklamıştır. Rahmi’den tutun Kenan Bey’e kadar, ülkedeki farklı düşünceleri bu düşüncelerin değişimi kitap boyunca görülmektedir. Kitapta her ne kadar siyasi süreçten de oldukça fazla bahsedilmiş olsa da asıl konu bu sürecin halk üzerindeki etkisi ve sonuçlarıdır. Kuraklık, ekonomik kriz derken halk bir çıkış yolu aramaktaydı, bunu da Serbest Fırka ile bulduklarını düşündüler. Siyasetin kişiyi ne kadar etkilediği, çevresindekileri nasıl etkilediği, hatta toplum da yaptığı değişimleri oldukça net bir şekilde görmemizi sağlamıştır. Ülke geçmişinde oldukça önemli bir yere sahip olan bu olay, Tarık Buğra’nın karakterleriyle kişilere daha güzel ve kolayca aktarılmıştır.
Ayrıca karakterler zamanın farklı bakış açılarını ve ideolojilerini temsil etmektedirler. Mesela Kenan Bey bir idealisttir. O, kendisini “halka rehberlik yapmak vazifesi ile mükellef sayan” bir insandır… Fakat Kenan Bey büyük saygı uyandırmakla beraber, çevresi ile yakın münasebet kuramayan bir tiptir. Âdeta kültürü onu, uzaktan çok sevdiği halktan ayırır. Rıza efendi, romanın canlı ve dinamik karakterlerinden biridir. Herhangi bir iş için aile büyüklerinin görüşlerini alarak istişareye önem verir. Rıza Efendi dini bütün bir halk adamı, sağduyulu, dinine bağlı, her zaman doğruyu gören ve söyleyen bir karakterdir. Kitapta zamanın aydın ve köylü tebaa arasındaki bakış açısı farklılığı da bizlere çok net bir şekilde aktarılmıştır. Bunu somut olarak Kenan beyin davranışlarında da buluruz: Bir gün kahvede kasabalılarla otururken; Rahmi’ye “Dostoyevski’yi tanımayanlarla ne konuşacağım?” der. Kenan Beyin, kasabalılarla iyi iletişim kuramaması da yine bu görüşten kaynaklanır. Serbest Fırka kurulduğundaki durumu sadece karakterlerle bile açıkça görebilmekteyiz.
Sonuç olarak, Türkiye için önemli bir olay olan bu konunun halk üzerindeki etkisini merak edenler için kesinlikle oldukça bilgilendirici bir kitap “Yağmur Beklerken”. Akıcı anlatımı ve sade dili ile herkesin kolaylıkla okuyup anlayabileceği bir kitaptır. Kendim oldukça beğendim ve bu konu hakkında daha çok bilgi edinebilme şansı buldum. Kesinlikle okumaya değer bir kitap.