
Elif Derviş, Uyuşma adını verdiği romanında doğanın tam ortasında bulunan bir adamı ve onun yaşadığı olaylara karşılık şekilden şekle giren ruh halini konu edinmiştir. ‘Valhaf’ karakteri ile iç çözümlemelerin sık sık öne çıktığı bu romanda yazar, eşini ve çocuğunu doğanın kollarına kaptıran ve bunun yükü altında ezilen bir adamın taze yarasıyla geçirdiği bir haftalık süreyi kaleme almıştır.
Kitaptan çıkarımla yazarın, herkesin ve her şeyin doğaya ait olduğu ve gözümüzü ilk doğanın kucağında atığımız gibi zamanı geldiğinde de son nefesimizi onun kollarında vereceğimiz fikrini benimsemiş olduğu aşikâr. Romanında bulunan her mekânın doğada bir yer olduğu gibi yazar, karakterin rüyalarında da doğanın bir parçası olan hayvanlara yer verdiği görülmektedir.
Minik oğlunu ve eşini kaybeden balıkçı, yaşadığı tarifsiz acının eşliğinde gördüğü rüyalarda küçükken yine doğanın kollarına teslim ettiği yaban kedisi ‘Duman’dan tutun daha önce karşılaşmadığı ve hatta varlığı şüpheli yaşlı adama kadar değişen birçok karakterin yanı sıra değişmeyen bir şey varsa o da hepsinin dudaklarından dökülen “dayan, geçecek, biraz sabır, biraz inanç” ifadeleridir.
Yazarın romanında yarattığı ‘Valhaf’ karakteri, çoğu kişiye göre bir insanın yaşayacağı en sancılı bir haftayı hayatta kalarak atlatmıştır. Çünkü anlaşılacağı üzere, bedensel acılardan ziyade ruhsal acılar insanı bitirebilecek acılardır. Yazar, eşini ve oğlunu kaybeden bir adam kurgusu ile bu durumu okuyucuya yansıtmıştır.
Bolca acının, ağlamanın, ölüm isteğinin, sanrıların ve ruha eziyetin bulunduğu bu romanda ölümlerin, acıların ve kayıpların var olduğunu bizlere hatırlatmak isteyen yazar, doğanın kanunları dediğimiz ve değiştirilemeyecek bu kuralların yanında doğanın ve hayvanların bu yaşam üzerindeki payına da dikkat çekmiştir.
Romandan hareketle doğanın bir parçası olmamız dışında doğumlar kadar ölümlerin de olduğu, sevdiklerimizin ve hatta en değerlilerimiz dediklerimiz de bir gün bu dünyadan göçüp gideceği ve bir şekilde geride kalanları için hayatın akıp gittiği ve bitmediği çıkarımlarının yapılabilmesi için yazar, Valhaf’ın kaderini karısı Anuyek’i ve minik oğlunu kaybetmesinin üzerine ormanın derinliklerinde rüyalarıyla geçirdiği bir haftanın sonunda kulübesine döndüğünde arkadaşının onun için yeni bir kayık ve temiz bir ev hazırladığı şeklinde yazmıştır.
Ne de olsa insan, canı bedenden çıkmadığı müddetçe ya kendisi için ya da başkaları onun için hep bir adım ötesi için planlar yapar. En tuhafı da ölüm isteği içerisinde iken veya öleceğini bildiği halde gününün yetmeyeceği vakitlere yaptığı hazırlıklardır. Tıpkı idama gideceği vakit okuduğu kitaba ayraç koyan Lavoisier gibi… Uyuşma, özellikle doğaseverler için dikkate değer bir roman olarak kayıtlara geçmelidir.