
Roman yazmak için kişinin geniş bir hayal dünyası olması gerektiğini düşünüyorum çünkü uzun soluklu bir yazıyı hayal dünyası dar birisi ne kadar ilerletebilir ki? Aynı zamanda iyi bir yazar olmak için iyi bir okur olmak gerekir, yazmak ve okumak bir elmanın iki yarısı gibidir.
Tabi ki iyi bir yazar olmak için sadece geniş bir hayal dünyası veya iyi bir okur olmak yetmez yazar aynı zamanda iyi bir empati kurma ve yazdıklarını karşıya geçirme konusunda başarılı olmalıdır ki okur romanı okurken yazarın anlatmak istediklerin anlayabilsin. İlla her yazarın romanları kolay anlaşılacak tek okuyuşta bitirilebilecek kitaplar olacak diye bir kural yoktur. Örneğin; Murat Gülsoy’un ‘Baba Oğul ve Kutsal Roman’ adlı eserinin anlatımından kısaca bahsetmek isterim. Murat Gülsoy bu romanı yazarken zamanda kaybolan Tanpınar, oyunda kaybolan Oğuz Atay, rüyada kaybolan Borges, şehvette kaybolan Nabokov, davasında kaybolan Kafka gibi dünyanın farklı yerlerindeki yazarların yazma anlayışlarını tek bir kitabında benimsemiştir. Gülsoy, bunu okuyucuya her okuyuşta farklı bir anlam çıkarılabilecek şekilde yansıtmıştır, özetle roman yazmak geniş bir hayal gücünün yanında yetenek isteyen bir iştir.
Roman okumak, roman yazmak kadar da yetenek isteyen bir iştir okumaktan kastım tabii ki de düz okumak değil. Benim bahsettiğim okumak romanın içine girmek, romanın kahramanının yerine kendimizi koymak onun hissettiklerini hissetmek onun üzüntüsünden üzüntü, mutluluğundan mutluluk, korkusundan korku duymaktır. Bu bahsettiklerimi hissedebilmek, herkesin yapabileceği bir iş değildir. Aynı zamanda roman okumak sadece kitaptaki olayları yaşamak değil, romanın oluştuğu dönemdeki olayları, kişiye anlatılmak isteneni anlamaktır örneğin Yakup Kadri’nin ‘Yaban’ adlı eserine bakarsak roman günümüzden yaklaşık yüz yıl öncesine kadar kurtuluş savaşını konu alır ve ana karakter Ahmet Celal’in köyde yaşayan insanların ülkelerine olan kayıtsızlığı karşısında hayal kırıklığı yaşaması, cahilliğin bir milletin geleceğini karartacak kadar tehlikeli olmasını konu alan bir romandır. Buradan roman okumanın sayesinde yüzyıl öncesinde yazılan bir kitabın yazıldığı dönemde yaşanan gelişmeler ve yöre halkının bu gelişmelere olan tutumunu görebiliyoruz.
Romanların estetik zevkinin yanında öğreticiliği de göz ardı edemeyiz. Romanların içerdiği bilgiler sayesinde daha bilgili daha donanımlı ve daha kültürlü bir insan oluruz bunu sadece roman değil tüm kitaplar adına söyleyebilirim. Roman veya kitap okumanın genel faydalarının üstünde çok durmayacağım hayal gücü, empati yeteneği, zeka gelişimi vs. bunlar zaten herkesin bildiği şeyler ben biraz daha derinlere inmek istedim.
Yazımın sonlarına doğru gelirken halk arasında oldukça popüler olan bir soruyu kendimce yanıtlamak istiyorum: ‘çok gezen mi bilir yoksa çok kitap okuyan mı?’. Yazımdan da anlaşılacağı üzere benim yanıtım tabii ki çok kitap okuyandır çünkü kitap okumak tarihin karanlık odalarına hapsolmuş bilgileri insanın yaşayışı, kültürü, yaptıkları savaşlar ve daha birçok bilgiye kitap okuyarak ulaşabiliriz fakat yüzyıl öncesini gezemeyiz değil mi? Bu örnekleri daha fazla açardım fakat bu kadarının fazlasıyla yeterli olduğunu düşünüyorum ve yazımı sonlandırıyorum.