ÖyküSayı 23

Duyguların ve Cesaretin Dansı

Elvin COŞKUN | RİZE Sosyal Bilimler Lisesi, 11-A

Ela, serin bir mart sabahında dünyaya gözlerini açtı. Hayatı daha ilk günden ona özel bir hikâye fısıldıyordu. Annesi, gözlerindeki derinliği fark eden ilk kişiydi. Sessizce oturup, rüzgârın fısıldadığı hikâyeleri dinlemeyi severdi. Ama dış dünyaya karşı da korkusuzdu. Mahalledeki çocuklarla oynarken hep ön planda olurdu, her zaman bir fikri vardı, her zaman bir hayali.

Yıllar geçti. Ela büyüdükçe sanata olan tutkusu ortaya çıktı. Resimler yaptı, hikâyeler yazdı. Ama en çok da insanları anlamaya çalıştı. İnsanların hissettiklerini o, kelimeler olmadan bile görebiliyordu. Ancak bazen sabırsızdı, her şeyi bir anda başarmak istiyordu. Fakat hayat, sabır gerektiriyordu.

Liseye geldiğinde büyük bir karar vermek zorundaydı. Ailesi onun avukat olmasını istiyordu ama Ela’nın kalbi sanata aitti. Bu bir savaştı: İçindeki cesaret, risk alıp kendi yolunu çizmek istiyor; duyarlılığı ise ailesini üzmekten korkuyordu. Günlerce düşündü, rüyalarına bile girdi bu karar. Sonunda iç sesini dinledi ve bir sanat akademisine başvurdu.

Ela’nın hayatı, cesaret ve duygular arasında gidip gelen bir deniz gibiydi. Bazen dalgalar sert olurdu, bazen durgun… Ama o hep kendi yolunu buldu. Çünkü biliyordu ki, içinde taşıdığı hayaller, onun en büyük gücüydü. Ve bir gün, kendi sergisini açtığında, küçük bir kız çocuğu resimlerinden birinin önünde durdu ve “Bunu çizerken ne hissettin?” diye sordu. Ela gülümsedi, “hayatımı” dedi. “Duygularım ve cesaretimle çizdiğim hayatımı.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu