DenemeSayı 22

Kabullenmek Üzerine

Hasan KARA | RİZE Sosyal Bilimler Lisesi, İngilizce Öğretmeni

Zamanın ve yaşamın akıp giden bu umarsız çağıltısında, insanoğlu denen kimine göre en aciz, kimine göre ise en değerli varlık nice acı nice tatlı maceralar yaşıyor, her macerasından yeni bir sonuç çıkarıyor. Bu maceralar, kişiyi yavaş yavaş başka bir dünyanın insanı haline getirirken aynı zamanda ondan bazı parçaları koparıyor, bazı parçaları ise yeni kişiliğine eklemliyor. Sormak gerek bize, biz bu sürecin neresindeyiz ve bu süreç bizi nereye götürüyor?

İnsan bu süreçte bir yere ulaşmıyor, sadece ulaşmak istediğimiz ancak bir türlü ulaşamadığımız o şey ne ise biz onun peşinden koşan; kimi zaman mutlu kimi zaman üzgün kimi zaman da kızgın piyonlara dönüşüyoruz. Adına hayat denen bu satranç tahtasında tek görevimiz sıramızın geldiği gün devrileceğimizi bile bile bir menzil üzerinde yolculuğa devam etmek. Godot’yu Beklerken’de olduğu gibi, her gün Godot gelecek diye bekliyoruz ancak bir çocuk bize Godot’nun işlerinin olduğunu ve gelemeyeceğini söylüyor. Tekrar beklemeye başlıyoruz, tekrar çocuk geliyor. Bu tekâmül evrendeki bilinmezliğin içinde her gün ve her an her insanda bambaşka şekillerde yaşanmaya devam ediyor.

Becket’tan alıntıladığıma göre bu yazının varoluşçu bir perspektiften devam edeceğini ve hayatın anlamsızlığı üzerinde aforizmalar ortaya atacağımı düşünüyor olabilirsiniz. Cevabım, maalesef kocaman bir ‘Hayır!’ olacak. Yaşam bir varoluşçu mentalitesiyle çözümlenebilecek kadar basit bir oluşum değil kanaatimce. Hayat anlamsız değil, hayat aynı zamanda hepimiz için aynı anlamı da ifade etmiyor. Hayat insana sonsuz bir merak uyandırma kapasitesine sahip, sınırları hiçbir şekilde nitelenemeyen garip bir şekilden ibaret. Çağlar boyunca insanlığın kendisi için ortaya koyduğu hedefler birer birer aşıldı: Tekerlek, atlı araba, barutlu silahlar, telefon ve telgraf, bilgisayar… Bilgi şekil değiştirdi, bilgi mekân değiştirdi. bilgi eskiden kullandığı akış kanallarını tamamen terk etti, yeni bir formda kendine takınılan veya kendisine takınılmasını istediği yeni adlandırmalar ile hayat bulmaya devam etti. İşte hayatta tıpkı bilgi gibi yeni adlandırmalar ile ucu bucağı olmayan şekillenme sürecine devam ediyor.

Bunca süslü cümlede kabullenmek nerede diye sorabilirsiniz. Kabullenmek işte tam olarak bu satırlarda gizli: Hayatın girdaplarına, bilginin değişimine, yaşamın sizi kürek çektirdiği yerlere ya da zamanlara, tanıdığınız ya da tanımadığınız insanlara, kalp kırıklıklarına, hatalarınıza, başardıklarınıza ya da başaramadıklarınıza olduğu gibi bakabilmek ya da kabullenmek demek. Zaman zaman isyankârlıkla ve içinde ufak miktarda yalan ve riyakârlıklarla hayat maceranızda yaşadığınız her şey, kabullenmeniz gereken ve siz istemeseniz de kabullendiğiniz birikintinin toplamı. Bu birikintiye baktığınızda karşınızda gördüğünüz, nasıl tanımlanırsanız tanımlayın, sizsiniz. Bir su birikintisine baktığınızda gördüğünüz siz gibi; dalgalı, düşünceli, yorgun ve çoğu zaman hayatın adil olmadığını düşünen bir deneyimler toplamı.

Peki ya siz suya yüzünüzü döndürmeyi hiç cesaret edebildiniz mi?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu