
Hepinizin de bildiği gibi öğrencilerin fazla parası olmaz. Çok duymuşsunuzdur “abi, biz öğrenciyiz indirim yapsan olmaz mı?” gibisinden lafları. Bu konu hakkında söylenmiş bir söz vardır; insanda gençken para, iş hayatında iken zaman ve yaşlılık çağında ise enerji olmaz. Para konusuna fazla takılmamak lazım bence. Sonuçta para, gerçek mutluluğu satın alamaz. Bence en önemlisi bize istediğimizi yapabilme gücü veren gençliğin enerjisidir. Peki, aklı başında bir insan enerjisini günümüzdeki gençlerinde yaptığı gibi gereksiz uğraşlara harcar mı?
Az çok siz de hatırlarsınız çocukluğunuzu. Dışarılarda mahallenin diğer gençleri ile güle oynaya geçirdiğiniz vakitleri. Ama bizim bunları hatırlamamız bütün sorunları ortadan kaldırmıyor. Peki, bizim çocuklarımızın hatırlayabileceği böyle güzel anıları olacak mı dersiniz?
Eskiden “delikanlı” derlerdi gençlere. Şimdi ise gençlik kavramı bile anlamını yitirmekte ve gençlerimiz herhangi bir monitörün içine hapsolmakta. Çıkın bakalım sokağa, gençlerin elinde son dönemlerin akıllı telefonları, tabletleri var. Kafaları tamamen şunlara odaklanmakta: “acaba takipçi sayımı nasıl arttırabilirim” “şu kıza arkadaşlık isteği göndersem kabul eder mi? “ Dikdörtgen kutuların içerisinde yaşamaktalar. Tıpkı bu cihazları üretenlerin istedikleri gibi.
Japonya`ya gittiğinizde, teknoloji devi Japonların eski model diye nitelendirilebilecek telefonlar, makinalar kullandığını görürsünüz. Teknoloji kendilerine zarar vermeyecek şekilde ihtiyaçları doğrultusunda kullanırlar bizim aksimize. Bu yüzden gelişmişlerdir ya zaten. Teknolojiniz kendilerini rahatsız etmesini engelleyip sanata, bilime ve edebiyata yönelmişlerdir. Gençken yapılması gereken de budur zaten. Ağaç yaşken eğilir derler ya işte bu yüzdendir. İnsan kendini gençken geliştirmeli, eğitmelidir ki hem kendine hem de insanlığa yararlı hale gelsin.
Gençlerimiz tabletlere, telefonlara, bilgisayarlara ve televizyonlara gömülmeye devam ederse sizce bu ülke bir kez daha Atatürkleri, Fatih Sultan Mehmetleri ve daha nicelerini görebilir mi? Hiç sanmıyorum. Basit bir örnek olarak Mehmet Öz’ü ele alalım. Muhteşem bir cerrah olan Mehmet Hoca’yı ülkemiz değil ABD yetiştirmiştir. Bize ise aslında övünmememiz gereken Türk oluşu ile övünmek kalıyor. Geçmişimizden de bir örnek verelim: Osmanlı`da Şehzadeler eğitimlerine altı yaşında başlarlar ki bu durum ağaç yaş iken eğilir sözünün uygulanışına dair en güzel örnektir.
Gençlerimizin üzerinde bir de aile baskısı mevcut. “Benim çocuğum hukuk, tıp, yabancı dil bölümünde okuyor.” Diyerek övünmek isterler ve onları istemedikleri halde bu bölümlere yönlendirerek ömür boyu işini yaparken sıkılan insanlara dönüştürürler. Bırakın onları cevabı kendileri bulsunlar. Kendilerini teknoloji gibi zararlı alışkanlıklardan mümkün olduğunca uzak tutarak bilime, edebiyata, sanata yönelsinler ki hem gençliğin tadını çıkartsınlar hem de ağacın başını yaş iken eğsinler.
Onların adına düşünmek yerine onların düşünmesine izin verin.