
Cumhuriyet, Türk’ün özüne dönmesi ve modernleşmesi hususunda mihenk taşı olmuştur. Bu büyük adım 1923 yılında Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle atılmıştır. Cumhuriyet, Türkler için yalnız bir devlet yönetim biçimi olmamış, aynı zamanda millete kimliğinin ve kültürel değerlerinin önemini hatırlatmıştır. Türkçe ise bu kimliğin temel taşlarından biridir. Halka yön veren ve halkın ruhunu yansıtan, ufka güvenle yürümemizi sağlayan en temel unsurdur. Dilsiz bir devlet hayal edilemez.
Cumhuriyet rejimi benimsenirken toplumun yeni devleti benimsemesi adına çalışmalar bu dönemde hız kazanmıştır. Öncelikli amaç topluma ulusal bir kimlik kazandırmak, toplumun devleti benimsemesini sağlamaktır. Atatürk’ün önderliğinde başlanan devrimler vasıtasıyla toplumun çağdaşlaşması sağlanmış, yeni teknolojiye ayak uydurmaya hazır hale getirilmiş bunun yanında modernleşmesine rağmen özünü de korumayı başarabilmiştir.
Cumhuriyetin ilanının ardından Türkçe önem kazanmış, tüm milletin ortak paydası olan Türkçenin geliştirilmesi şart olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün de ‘Dil Devrimi’ olarak adlandırdığı, Türkçenin yabancı kelimelerden temizlenmesi, Latin alfabesine geçilmesi, dil kurallarının düzenlenmesi ve Türkçenin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Böylece modern, dilinin ne kadar köklü bir dil olduğunun farkında olan, dilini doğru kullanabilen bir toplum inşa etmek amaçlanmıştır.
Yıkılan imparatorluk ve haksız etnik ayaklanmalardan ötürü Türk toplumu özünü koruma hususunda çalışmalar yapmak zorunda kalmıştır. Dilimiz de bu hususta en başta ilgilenilmesi gereken alan olmuştur. Yabancı kelimelerden arındırılıp dilimizin kökeni üstüne araştırılmalar yapılmaya başlanmış, hatta bu amaç doğrultusunda Türk Dil Kurumu kurulmuştur. Amacı Türk toplumunun öz dilinin gelişmesi, deyimlerinin, atasözlerinin, sözlü ve yazılı edebiyatımızın derinliği ve çok çeşitliliğini açığa çıkarmak, ulusal bilinç kazandırmaktır. İlk etapta Anadolu’nun dört bir yanındaki ağızlardan öte kendine has fonetik bir duruşu olan daha modern, daha sistemli ve kurallı bir ağız oluşturulmuş, topluma bir birlik ve beraberlik algısı kazandırılmak istenmiştir.
Her toplumda olduğu gibi yönetim rejimi değiştiği süreçte dilin de onunla birlikte revize olması söz konusudur. Bunu başta Türk medeniyetinin tarihi gelişimini göz önünde bulundurarak söylememiz gayet de mümkündür. Dilimizin yabancı kelimelerden arınması ve daha özlü bir yol üstünde süratle ilerlemesinin cumhuriyetin hayatımıza girişiyle gerçekleştiğini söylemek sanırım yanlış olmaz. I. Dünya Harbi ve sonrasında vuku bulan hadiseler Türk toplumunu imparatorluktan ziyade kendi özünü korumaya itmiştir.
Cumhuriyet ve Türkçe söz konusu olduğunda bu iki kavramı birbirinden ayrı düşünmek yanlış olur. Bu kavramlar birbirlerini tamamlayan ve ortak bir paydaya ulaşan kavramlardır. Cumhuriyet, Türkün bağımsızlığı, kazandıkları hürriyetin haykırışıyken bu haykırışın baş bayraktarı milletin dili yani Türkçesidir. Dil olmadan millet olmaz. Bir milletin savunuculuğu yalnız harp, kavga, gürültü ve bağırışlarla olmaz. Dili doğru kullanmak da büyük bir vatanseverlik örneğidir. Dile sahip çıkabilmek emek isteyen bir süreçtir ve bu her Türk vatandaşın boynunun borcudur.
Son dönemde özellikle sosyal medyada üstünde durulması gereken ciddi bir konu da dili doğru kullanma. Sosyal mecralar hem kişisel hem de toplumsal tetikleyicilerdir. Dili doğru kullanmak da özellikle sosyal mecralarda önem arz etmektedir. Yapılan hatalar düzeltilmediği sürece yayılmaya ve hataların çığ gibi büyümesine neden olur. Bize düşen bu konuda dikkat etmek ve hatalardan kaçınmaktır. Cumhuriyet Türkçedir, Türkçe ise kimliğimiz. Kimliğimizi kaybetmeyelim.