
Roman okumak kitaplarda bize her ne kadar estetik ve sanat yani zevk verici bir tür olarak anlatılsa da aslın da okuduğumuz romanlardan çok sayıda bilgi deneyim ve öğütler alırız. bunun sebebi roman da bize yaşadığımız dünyadan bazen bir kare bazen de bir perdeyi yansıtmasıdır. Bu bize bazen bir toplumsal çatışmayı ya da toplumun farklı sıkıntılarını aktarması olabilir. Biz her ne kadar fark etmesek de bilincimize işleyen bir tecrübemiz var ve bu okuduğumuz romandaki olay ve karakterler sayesinde gelişmektedir örnek vermek istersek bir roman da cimrilik konusu işlenirken büyük ihtimal kötü yönleri çoğunluklu aktarılır, bu sizin düşünce tarzınız da bir cimri profili çizer. Her ne kadar hayatınızda böyle biriyle tanışmasanız da ilerleyen hayatınızda işe yarayan bir tecrübe kazanmış olursunuz bu da size içinizden bir sezgi oluşturur. Yani sonuç olarak bize estetik olarak tanıtılan romanların hayatımıza birçok katkısı olduğunu anlıyoruz.
Ülkelerde gelişmişlik seviyesine bakarken genellikle teknoloji, sanayi, sağlık gibi kavramlara bakarız aslında genele baktığımızda ileri seviyede olan ülkelerin edebiyatı da aynı oranda gelişmiş durumda yazarları ve öne çıkan dünya klasikleri de bu milletler den çıkmıştır. Bizim de bundan bir ders çıkarıp önce edebiyat konusunda kendimizi geliştirmeliyiz. Bunda yazarlarımızın önemli bir görevi var gibi görünüyor fakat yazarlar her ne kadar iyi kalemlere sahip olsa da bu yazıları okuyacak milli bir kitlemiz olmazsa sadece kelimelerin içinde boğuluruz. Bunun için bizim öncelikle bilinçli bir okuma kültürüne ihtiyacımız var, okuyacak kitleye ulaşacak yazarlar da daha iyi yazılar yazacaktırlar.
Roman yazmak, çeşitli karakterleri ve olayları bir araya getirmek hiç de kolay değil. Günümüze baktığımızda birçok roman yazarı sadece bir roman kitabı yazmış başka da romanla ilgili ne fikri ne de bir düşünce tarzı var bunun öncelikle önüne geçmeliyiz. yazarların daha çok dergiler, yazılarla ve edebiyatla iç içe bulunması gerekiyor bunun sonucunda oluşuyor zaten okuduğumuzda unutup tekrar okumak için can attığımız romanlar. Roman edebi türler arasında çok farklı bir tür öykü gibi kesik veya şiir gibi tek bir yönde duygularımızı yaşatmıyor. Belki tür bakımından uzun soluklu olması istediği kadar ayrıntıya girebilmesinde mi bilmem ama insanın hayatını yönlendiren ve yaşama tarzını oluşturan önemli bir etken diyebiliriz.
Romanları hayatımızın belli dönemlerinde anlamadığımız olur veya zevk almıyor olabiliriz fakat gelecekte farklı bir bakış açısıyla o romanı okuduğumuz da anlıyor olacağız büyük ihtimal. Roman yazarları belli bir dönem veya tarihi bir roman yazarken belli farklar olabilir. Örneğin, Kurtuluş Savaşı zamanı yazarları bazı bilgiler dâhilinde fikir çatışmasına girmektedir ama bunda yazarları suçlamak ne kadar doğru bilemeyiz çünkü kurmaca bir metin olan roman yazılırken estetik zevki için ve yazarın kendi düşünce tarzıyla karışmış olan bir yazı türünde kesinlik doğru bilgi aranması çok da doğru olmayacaktır. Kurmacada biz doğru bilgiyi arıyor olsak da bizim kendi milli tarihimizde gerçek diye bileceğimiz bir tarih yoktur bunun için yazarlara kabahat bulmaya gerek yoktur. Edebi eserler her ne kadar kurmaca estetik bir zevk için yazılsa da yazarların dönemin toplumsal ve düşünce yapısını eserlerine yansıttığı için çoğu tarihçiler dönem eserlerini ele alır. Tarihin biz okuyucuya aktardığı bilgi sadece tarihin görünen yüzüdür, aslında şu da bir gerçektir tarihin yaşanmadığı, yazıldığını bize gösterir. Bu yazarların üzerindeki büyük sorumluluk olarak da görebiliriz.