
Hazırlık sınıfında okurken Nisan 2024’teki bir haftalık Viyana gezisi benim için oldukça keyifli ve maceralı bir deneyim oldu. Bu geziye katılma fırsatını Erasmus+ Lise programı ile sağladım. Bu program sayesinde şehri rehberimiz ile beraber zorluk çekmeden gezme, konuk olduğumuz okulu ziyaret etme ve aynı zamanda şehrin tarihi ve mimari dokuları, sosyolojik yapısı ve halkın yaşam koşulları ile ilgili bilgi edinme fırsatı yakaladık.
Gün içerisinde ilk olarak konuk olduğumuz okulu gezdik, belirli derslere katıldık ve sosyalleştik. Bu sayede Avrupa’daki okulların eğitim sistemi ve ders işlenişi ile ilgili az çok bilgi sahibi olduk. Başlangıçta İngilizce konuşurken biraz çekiniyordum ama zaman ilerledikçe rahatladım ve daha iyi iletişim kurduğumu fark ettim. Okulda katıldığımız dersler sona erince günün geri kalanında rehberimiz aracılığıyla tarihi mekânları ve ünlü yerleri yabancılık çekmeden gezdik ardından akşam yemeği yedik ve geriye kalan serbest zamanımızda danışman öğretmenimizle beraber istediğimiz ve merak ettiğimiz yerleri gezdik.
Viyana’ya gece saat on bir sularında iniş yaptık. Hepimiz çok heyecanlıydık ve aynı zamanda şehri çok merak ediyorduk. Otelimize vardığımızda odalarımıza yerleştik ve sonraki sabah neler yapacağımız hakkında konuşup uyuduk. Sabah kahvaltıdan sonra tur rehberimiz aracılığı ile konuk olduğumuz okul olan GRG23’e gittik. Okulun müdürü ile sohbet ettikten ve girmek istediğimiz dersleri belirledikten sonra okulda Almanca öğretmeni olan Türk bir öğretmen ile okul binasını ve bahçesini gezdik. Okulun içerisinde gerçekten çok rahat bir ortam vardı. Öğrencilerin hepsinin ders saatleri değişiyordu, aynı zamanda okulda hem lise hem ortaokul öğrencileri vardı. Okulun binası ve bahçesi gayet geniş ve güzeldi. İlk gün olduğu için derslere girmedik, okulu gezdikten, müdürle tanıştıktan ve öğle yemeği yedikten sonra tur rehberimiz ile beraber gezeceğimiz yere doğru yola çıktık. Çoğu yere metro veya tramvay ile gittik onun dışında yürüdük.
İlk durağımız şehrin önemli simgelerinden biri olan Aziz Stephan Katedrali idi. Aziz Stephan Katedrali, 1. Bölgede yani Viyana’nın tam merkezinde bulunuyordu. Katedrale ulaştığımızda beni en çok etkileyen, üzerindeki taş işçiliği oldu. Gerçekten üzerinde büyük işçilik vardı. Detayları katedrali çok güzel ve gösterişli gösteriyordu. Katedralin içine girdiğimizde dua edilen ve mum yakılan bölümler vardı. Dış cephesinde olduğu gibi iç tarafın da gerçekten etkileyici bir havası vardı. Birçok heykel ve başta Hz. İsa’nın çarmıha gerilmiş tablosu olmak üzere çeşitli tablolar vardı. Katedralden sonra Stephansplatzz Meydanında/ Sokağında gezdik. Sokakta ve meydanda biraz gezindikten ve etrafı inceledikten sonra Viyana Opera Binası’na vardık. İlk günümüzde binanın sadece dış cephesini gezdik ardından, Hofburg Sarayı’nın bahçesi olan aynı zamanda park olarak da kullanılan Burggarten’a gittik.
Ayrıca sarayın bahçesi birçok heykel ile doluydu. Bu heykellerden en çok dikkatimi çeken Mozart Heykeli oldu. Bu heykel bence çok hoş yapılmıştı ayrıca heykelin önündeki yeşillik alanda da sol anahtarı şeklinde dikilmiş çiçekler vardı. Bahçede ayrıca bir kelebek bahçesi de vardı. Kelebekleri ve kozalarını gördük ve inceledik.
Burhartten ve Kelebek bahçesinden sonra o günlük son durağımız olan, Avusturya Parlamento Binası’nı gezmeye gittik. Binanın girişinde gösterişli bir heykelden havuz vardı. Binanın içerisine girdik. Bina da birçok bilgi verici etkinlik ve etkileşimli uygulamalar vardı. Binanın içerisinde benim en çok hoşuma giden bölüme, kütüphaneye girdik. Binanın kütüphanesinin tasarımı çok güzeldi, kitap çeşidi çoktu. Kitap raflarının sonunda çalışma odası vardı. Orada birçok öğrenci ders çalışıyordu. Parlamento Binası’ndan çıktıktan sonra otelimize gittik ve sonraki gün için planlarımız hakkında konuştuk. İkinci gün, ilk durağımız Schönbrunn Sarayı idi. Saray çok büyüktü. Sarayın bir ucundan diğer ucuna yürümek bile uzun sürmüştü. Sarayın sadece dış cephesini ve arka bahçesini gezdik.
Sarayı gezdikten sonra, sıra benim gezmekten en çok zevk aldığım yerlerden birine geldi. Viyana Doğa Tarihi Müzesi. Bu müze gerçekten çok büyüktü. Müzenin birçok bölümü vardı ancak ben tarih öncesi canlılara ilgi ve merak duyduğumdan dolayı, en çok dinozor iskeletlerinin/ kemiklerinin ve maketlerinin olduğu bölümü sevdim. Onun dışında kelebeklerden tut, doğal taşlara kadar birçok bölüm ve etkinlik alanı vardı. Ayrıca binanın tavan resmi çok büyük ve büyüleyiciydi. İlerleyen günlerde de bu müzenin tam karşısında bulunan Sanat Tarihi Müzesi’ni gezdik. Müzenin mimari yapısı diğer müze ile aynıydı sadece içinde resimler ve çeşitli eserler vardı.
Son olarak size anlatmak istediğim yer Viyana Opera binası. Burada biletlerini aldığımız ve Fransız edebiyatının önemli bir eseri olan “La me auxs camélias” yani “Kamelyalı Kadın” adlı eserin bale gösterisini izledik. Şahsen en sevdiğim ve beni en çok etkileyen bina opera binası oldu. Binanın içi gerçekten büyüleyiciydi, ışıklandırma ve tasarım beni çok etkiledi. Ayrıca insanlar baleye geldikleri için oldukça şık giyinmişlerdi.
Bir haftalık Viyana gezimde yaptığım gözlemleri ve gezdiğim yerleri sizlere aktardım. Umarım okuması keyifli bir yazı olmuştur. Aslında yazımı okuyarak gezdiğim yerleri benimle beraber gezmiş oldunuz. Benimle gezdiğiniz için teşekkür ediyorum…